Yaşlılıkta Beslenme Sorunlarının Önüne Nasıl Geçilir

Zamanın getirmiş olduğu biyolojik ve fizyolojik değişimlerden etkilenen ülkemizde 65 yaş ve üzeri bireyleri kapsayan bir tanımdır yaşlılık. Yaşlanma ile birlikte zihinsel ve fiziksel kapasitede azalmalar görülür. İştah azalması, ağız ve diş sağlığının bozulması nedeniyle çiğneme güçlükleri sonucu sindirim sistemi sorunları, kabızlık, ishal, az yemek yeme, çeşitli kombine hastalık tablosu (hipertansiyon, kardiyo vasküler hastalıklar, diyabet, romatizma, osteoporoz, enfeksiyon hastalıkları vs.) ,depresyon ve psikolojik rahatsızlıklar gibi yaşlılık döneminde sık görülen hastalıklardır.

Dünyamız her geçen gün yaşlanmakla beraber, yaşam standartlarının iyileşmesiyle insan ömrünün uzaması ile beraber doğum oranlarındaki düşüş ile birlikte yaşlı nüfus en fazla önümüzdeki yıllarda gelişmekte olan ülkelerde görülecektir. Psikolojik ve sosyal açıdan değerlendirildiğinde, başarılı bir yaşlılık sürecinin geçirilebilmesi için öncelikle yaşlı bireylerin aile ve yakın çevresiyle olan ilişkilerinin canlı tutulması yönünde stratejiler geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.

Yaşlılarımızın kaliteli, konforlu mevcut hastalıklarının yaşamlarını çok etkilememesi veya yeni hastalıkların eklenememesi veya şiddetinin hafifletilmesi için beslenme çok önemlidir. Yaşlı bireyde bazal metabolizma yavaşlar, hareket kabiliyeti, algı düşer, yemek yemeyi unutabilir, ellerde veya bedende oluşan titremeler nedeniyle yemeğini tam tüketemez.

Birçok ilaç kullanılan bu dönemde bazı ilaçlar besin emilimini bozabilir veya bazı besinler ilaçların etkinliğini azaltabilir /yok edebilir. İşte yaşlı beslenmesinde yaşlımızın hastalık tablosu, besin tüketim öyküsü, kan değerleri ve kullandığı ilaçları, antropometrik ölçümleri (malnütrisyon /aşırı kilo öyküsü) ,geçirdiği ameliyatlar vs. gibi tam bir anamnez ile tüm bu bilgiler ışığında yaşlımıza tam enerji, protein,sıvı miktarını içeren dengeli kişiye özel bir beslenme programı uygulamalıyız.

Yaşlı beslenmesinde dikkat edilmesi gereken bir unsurda liftir. Günlük en az 30-35 gr lif içeren besinler kuru baklagiller, tam tahıllı besinler, meyve-sebze, kuru meyveler tüketilmesi sağlanmalıdır. Bu dönemde kanserojen ögeler içeren çoklu kızartmalar, trans yağlı besinler, kremalı, şerbetli tatlılar, çok katı besinler, yağlı sert etler tercih edilmemelidir. Yerine 5 -6 öğün şeklinde planlanmış süt ve ürünleri, yumurta, tam tahıl ekmeği, sıvı değerli yağlarla yapılmış (zeytinyağı, çiçek, mısır) etli sebze yemekleri, kilo eksikliği olanlara ara öğünlerde sütlü tatlılar (muhallebi, sütlaç, keşkül), balık (haftada 3 kez), bulgur, erişte, mevsim meyve –sebzeleri önerilebilir.

Birde dikkat edilmesi gereken konu yaşlılar için hazırlanan besinlerin bebek –çocuklarda olduğu gibi hijyen kurallarına sıkıca uyularak yapılması unutmayalım ki yaşlılık immün sistemin zayıfladığı birçok hastalığın bireyde mevcut olduğu bir dönemdir. Yemeğin pişirilmesi, hazırlanması, servis edilmesi sırasında hijyen kurallarına uyulmalı taze-çiğ tüketilecek besinlerin sanitasyonu sağlanmalı, el hijyenine de dikkat edilmelidir.

Sonuç olarak yaşlı beslenmesinde kişinin mevcut hastalıkları göz önüne alınarak ideal kilosunda tutulmaya bu dönemi en konforlu ve kaliteli yaşayacak şekilde devam ettirmesini sağlayacak sağlıklı, dengeli bir beslenme önerilir…